İşte Barış Pehlivan’ın Cumhuriyet’teki o köşe yazısı…
Buraya gelince öğrendiklerim
Kaldığımız binanın panosunda bir ilan dikkatimi çekti. “Bilinçli Medya Kullanımı” başlıklı bir konferans verilecekti. “Bilinçsizim ki buradayım” diye kendimi tiye alıp gülümsedim, katılmak istedim.
Benimle birlikte 13 mahkûm vardı konferansta. İki psikolog konuşmacıydı. Gelin görün ki konu değişmiş, “İletişim Sorunları” olmuştu. Dinlerken aklıma geldi: Teorinin dışında, mahkûmların iletişimindeki pratik dil nasıldı?
Yıllar içinde cezaevi kültüründeki birçok kavramı öğrendim. Ama açık cezaevine yani buraya girince ilk kez duyduklarım oldu. Dışarıdayken Hulki Aktunç’un ve Sevgi Özel’in argo üzerine çalışmalarını düzenli olarak incelerdim. İki ustayı sevgiyle anarak cezaevi jargonundan yeni öğrendiğim bazı sözleri sizinle paylaşacağım…
Kafa: Açık cezaevindeki ankesörlü telefon kuyruğunda sıranın başındaki kişi.
28’lik: Süreli hapis kararlarında maksimum yatılan 28 yılla cezalandırılan mahkûm.
Ortalık 56: Ortalığın karışması ve kaos olması. 1956 yılında yapılan ve bol gürültülü olmasıyla bilinen motorlara atfedilir.
Meydancı: Koğuşun temizlik, bulaşık gibi günlük işlerinden sorumlu mahkûmu. Karşılığında günde bir paket sigara verilir.
Gececi: Koğuşta herkes uyuduktan sonra nöbet tutan mahkûm. Olası sorunlara karşı ilk müdahaleyi yapar.
Mümessil: Koğuşun idaresinden sorumlu olan mahkûm.
Sinyalci: Mahkûmdan sürekli bir şeyler isteyen kişi.
İşveren: İspiyonculuk yapan kişi.
Ameliyat etmek: Zengin bir mahkûmun varlığından faydalanmak.
Fitili sağlam olmak: Cezaevinde ihtiyaç duyulan malzemeleri saklamak, biriktirmek.
Trafik yapmak: Cezaevi içinde malzeme alışverişinde bulunmak.
Yer değiştirmek: Cezaevi içinde hırsızlık olayının olması.
Havalandırma yapılması: Görevlilerin koğuş içinde detaylı arama yapması.
Koğuşun patlaması: Koğuş içindeki mahkûmların başka koğuşlara dağıtılması.
Kapıya vermek: Bir mahkûmun başka koğuşa gönderilmesini sağlamak.
Paket Olmak: Başka cezaevine gönderilmek.
Tek tekte olmak: Tek kişilik hücrede kalmak.
Terso yatmak: İhtiyaçlarını karşılayacak parası olmadan hapis yatmak.
Takla atmak: Görevli memura yalakalık yapmak.
Volta olmak: Dışarıda firari bir şekilde yaşamak.
Deli voltası/Bayrampaşa voltası: Kalabalık cezaevlerindeki avlularda yapılan, mahkûmların arka arkaya dizilerek attığı volta biçimi.
Kapı altına dikkat: Mahkûmun tahliye olmasını engelleyen, unuttuğu bir suç dosyasına dair uyarı.
Şampiyonlar Ligi: Kabadayıların ve ünlü mahkûmların hapis yattığı yer.
patronlardunyasi.com